Merhabalar,

Uzun bir bayram tatili sonrasında ilk iş olarak uluslararası pazarlarda otomotiv endüstrisini ilgilendiren gelişmeleri taradım. Nikkei News tarafından dün servis edilen bir haber çok dikkatimi çekti. Bu yazımda size ondan söz edeceğim: https://asia.nikkei.com/Business/Automobiles/

Hatırlayanlar bilirler; 2003 yılında, yani bundan 20 yıl önce Martin Eberhard ve Marc Tarpenning adlı mühendisler tarafından sadece elektrik enerjisi tüketen sıfır salımlı otomobiller üretmek için Tesla şirketi kurulmuştu. O zamanlarda şirket Toyota ile ortaklık yaparak 2010 yılına kadar Toyota‘nın bilgi birikiminden yararlandı.

Temmuz başında 20. yıldönümünü kutlayan Tesla, Toyota‘nın bilgi ve desteğiyle kurduğu ilk üretim tesisinden bu yana öyle bir düzeye geldi ki artık Toyota için Tesla‘nın deneyimlerinden yararlanma sırası geldi görünüyor. Bu gerçeklik Toyota‘nın üst yönetimi tarafından da artık dile getiriliyor. Bataryadan elektrikli (BEV) taşıtların üretim maliyetini düşürmede yaşadığı zorluk, Toyota‘yı üretim metodlarında revizyon yapma mecburiyetinde bırakıyor.

Son olarak Toyota‘nın geçtiğimiz Haziran ayında devasa bir kalıp tesisi kurduğunu biliyoruz. Alüminyum kalıp teknolojisi ile yapılan kalıplardan 2026 itibariyle üreteceği yeni BEV taşıtlar yararlanacak. Halbuki Tesla bugün bu yeni kalıp teknolojisini başarıyla kullanıyor.

Otomotiv montaj sanayii içinde olanlar bilirler. Geleneksel üretim teknikleri kullanılarak yapılan taşıt gövdesi üretiminde 100 ün üzerinde metal parça kaynatılır ve gövde ortaya çıkar. Tesla‘nın devasa kalıpları ile sadece 2 adet metal parça üretilip kaynatılıyor ve gövde ortaya çıkıyor. Bu yeni kalıp tekniği ilk kez 2020 yılında Tesla Model Y ile başladı ve sonrasındaki modellerle devam ediyor. Böylece taşıt üretim maliyeti ortalama olarak yarı yarıya azaltılıyor. Bu avantajı Tesla‘yı, BEV satışlarının pazar lideri olarak diğer markalara öğretmenlik yapacak konuma getirmiş oluyor. Halbuki 2010 yılında Tokyo’da Akio Toyoda ile bir araya gelen Elon Musk, Toyota‘dan öğrenecek çok şeyleri olduğunu açıklıyordu.

O zamanlarda Toyota RAV 4 BEV modeli Tesla ‘nın ürettiği bataryaları kullanmış ve California’daki fabrikada 2014 yılına kadar iki faz olarak dört bin adet kadar üretilmişti. Ancak otomobilin satışındaki zayıf performans nedeniyle Toyota tüm Tesla hisselerini 2016 yılında satarak ortaklıktan çıkmıştı.

Bugün geldiğimiz noktada, Tesla‘nın başarısı tüm diğer otomotiv markalarının proseslerini yeni baştan sorgulamalarına neden oluyor. Örneğin, Tesla otomobilleri sadece on-line olarak direk satılıyor. Herhangi bir yetkili satıcı ağı yok. Her ne kadar yetkili satıcılar potansiyel müşterilere çok daha yakın olsalar da otomotiv markalarının maliyetini artırıyor ve rekabet gücünü azaltıyorlar.

Öte yandan Tesla, Toyota‘ya ait kaizen felsefesine farklı yaklaşarak sürekli ilerleme hedefliyor. Bunun için azaltılan maliyetin küçük veya büyük olmasına bakmıyor. Yeni bir fabrika kurarken tüm prosesleri elden geçirip %50 daha düşük maliyet hedefliyor ve bunun için ciddi baskı uyguluyor. Günümüzde 120 bin çalışanı ile yılda 2 milyon adet BEV üretme kapasitesine ulaşmış olan Tesla‘nın ilk zamanlardaki kadar çevik hareket edemediğini de söyleyelim. Sektörde lider olmanın güçlükleri ile karşı karşıya. Zira Çin menşeli rakipler artık oldukça zorlayıcı rekabet içinde limitleri zorluyorlar.

Otomotiv endüstrisinde sıfır salımlı taşıt üretimine dönüş hızlandıkça Toyota gibi dünyanın en çok satış yapan otomotiv markası bile gurur yapmıyor. Yenilikleri rakiplerinden öğrenmeyi seçiyor. Japon kültürünün ne denli katı alışkanlıkları olsa da rekabet bunu zorunlu kılıyor. Bizlerin de bu kıssadan hisse almamız mümkün olur umuyorum.